31 Aralık 2010 Cuma

Geç'miş

Birkaç not buludm gizli kalmış satırlarda.Bir ben buldum o an aynaya baktığımda ..

Nasıl geçmiş anlamadım zaman.Neler neler erimiş yokluğunda.bir kalp var elimde yaralı berili,damla damla kanayan.Bir yüz var yüzümde bana yabancı olan.Nerden başlasam bilemedim ne yapsam kimleri terketsem daha kaç vücuda boşalsam bilemedim.Daha kaç milyon sperm harcamam gerek seni unutmak için.Yoksa yokluğun son nefesimde de mi benimle olacaktı ? Ama olmamalıydı..Ne sen başka tenlere dokunmalıydın ne ben boş yere kalbimi  zorlamalıydım.

''nerden nasıl başlasam bilemedim,çünkü yoktun,dağınıktı saçlarım.''

Elimi neye attıysam bir bir devirdim.Beni sevenlerin sevgilerini sömürdüm.Hep bir yabancı tende aradım seni..Yorulmadım aradım arıyorumda.Mademyoksun eski sevgili artık bırak beni.Gel al benden bu emanetini.Yapamıyorum işte koruyamıyorum,gücüm yok daha fazla yaşayamıyorum.
Ağlamıyorumda..
Ağlayamamda..
Bir kalp eriyor sensizliğin asitinde
Hep birşeyler köpürüyor ellerimde
Tenin yerine bir başka ten
Yalan,yapay,sert.

Mutsuz günler vagonlar gibi yollarda
Kalbim kitlenmiş,ışıkları sönmüş.
Tenim hep ıslak
Nefesim bambaşka bedenlerde..

27 Aralık 2010 Pazartesi

Günlerden ''SEN''

Günlerin adını bile unutur oldum.Hatırlayamıyorum artık.Her geçen gün birşeyler eksiliyor benden.Kalbimin attığını hissedebiliyorum sadece yaşamak için.İçi boş soğuk bir oda.Aynaya bakmayalı uzun zaman oldu.Kaç zaman oldu onuda bilmiyorum ama kendime gülmeyi unuttuğum birden  aklıma geliyor.Gülmüyorum.Kayıtsız bir telefondan bir mesaj geldi ''bugün günlerden ne ? '' diye.Düşündüm,düşündümCevap vermeliydim ne pazar nede salıydı.Bugün günlerden ''sen''din.
Koca boşluk var düyamda.Dünyamı bile kaplayacak kadar büyük sonsuz koca bi boşluk.Ne adını verebildiğim,ne de birini yerine koyabildiğim.Uzun zaman oldu bir başka tene deymeyeli.Erkekliğimden şüphe edecek kadar uzun bi zaman.Ne zevk almak istiyordum ne de bişeyler için heycanlanmak.Biliyordum ki bir ''sen olmalıydı bana.Yalnızlığınla çok seviştim.Sevişiyorum...
Zaman çabuk mu geçiyor,yoksa sil baştan yapıp bana müstehcen bir oyun mu oynuyordu yalnızlığınla ? Adelet bu muyudu yalnızlığınla mı terbiye ediliyordum bu boktan dünyada.
Masanın üstü sönük kokmuş izmaritlerle kaplı.Elim gitmiyor toplamaya.Özlüyorum bazen seni.Belki yine yanımda bitersin diye sürekli uyuyorum uyanıyorum elim gidiyor telefona sadece bomboş bir ekran.Ne bir cevapsız arama ne de bir mesaj.Sadece bomboş saati gösteren bir ekran.Tıpkı dünyam gibi.
Oturuyorum gecelerce gözüm hep dışarda.Seni mi bekliyorum yoksa bir başka seni mi onuda bilmiyorum.Sadece bekliyorum.Dolaşmak istiyorum yine seninlee.Yağmur yağıyor yine dışarı fırlıyorum gece yarısı.Seni dinliyorum yağan yağmurun altında.O muhteşem sessizliğini...

~ Canım acıyor
~Direniyorum direniyorum ..

Gözüm yine takvimlere kayıyor kaç zaman geçmiş hesaplayamıyorum.
Ve yine bakıyorum ve anlıyorum ki ;
Bugün günlerden yine ''sen''sin sevgilim.Zaman yokluğunu gösteriyor
Yağmur sessizliğini dinletiyor bana.
Direniyorum direniyorum..

26 Aralık 2010 Pazar

Davetsiz.

Islak kaldırımların şehre yansımasını izlemek ne güzeldir bilir misin ?
Hava soğuk olur gelen geçen arabaların haddi hesabı yoktur.Anlarsın parlak farların içinde ne kadar yalnız olduğunu.Ve bir dost eli gibi tenine değer soğuk rüzgar.İçin titrer irkilmeye başlarsın.Gökyüzne bakarsın sanki maviyi görebilicekmiş gibi ellerini uzatırsın Tanrı'ya sanki elini uzatıcakmış gibi.İnanırsın işte.İnanıcak birşeyler ararsın.O kadar kırıldı ki kalbi'm..
~Yürürsün bu şehirde deniz kıyılarını geçersin,gökyüzü hala karanlık.Gitmek mi istiyorsun bu şehirden.Vazmıgeçiyorsun ellerinle büyüttüğün yalnızlığından.

-Yapma.Böyle değilsin sen ..
Ellerin ceplerinde narin şekilde basarsın ıslak kaldırımlarına bu şehrin.Bir yerin kanar farketmezsin.Ve yine tanıdık o his..Binlerce soru geçer saniyede kafandan hepsi yanıtsız,cevapsız öznesi belli olmayan ..

-Özledin mi ?
Bir kuş kalbi ellerine konar sessizce.İzlersin denize nazır-.Erken değil mi,bu kış diye sorarsın kendine.Ve yine bir cevapsız soru daha.Yine basarsın ışıklar altında sevişen bu ıslak kaldırımlarına bu şehrin.Yalnızlık koluna girmiş yürür bulursun kendini tanımadığın bu insanlar içinde.

-Yalnız mısın ?
-Hayır.
-Peki kim o ?
-Yalnızlık ..
.

Çaldı bikere kapımı girme diyemedim.Bir başka sevdim.
Çok erkendi bu yalnızlık.Olsun sevdim,özledim..

25 Aralık 2010 Cumartesi

Erimek.

Bir sabah uyandığınızda O' yoksa yanınızda mutlusunuz demektir.Her filmde alakasız yerde aklınıza geliyorsa,dinlediğiniz her şarkı ona doğru bir yol çiziyorsa yanınızdakine aşıksınız.Herkesi çok seviyor ve seviliyorsunuz.Yalnız mı yalnızlık size çok uzak...

Herşey çok güzel değil mi yalanların ardı ardına kesilmiyor.Aslında herşeyin okadar farkındasnız ki farkınızda olduğunuz için bütün bu yalanlar.Kalbinizi koca bir yalnızlıkla sarıp kapı aralığına bırakıyorsunuz.Rüzgar vuruyor yüzünüze canınız hiç acımıyor ( sözde ) . Bakın yine bir yalan daha.
Ve yine kalktığınızda bir sabah yine bir başkaa biri varsa tiksiniyorsunuz kendinizden artık.Tebrikler.Geç kalmış doğruya doğru yol alıyorsunuz.Ve uyandığınız o yalancı yalnızlığı bir daha aramayacak kadar güçlü hissediyorsunuz kendinizi.Bir yanınız o kadar güçsüz ki ağlayamıyorsunuz bile.Artık vazgeçiyorsunuz kendinizden.
Günlerdir aynadan uzak kalıyorsunuz.Bir sabah güneş vuruyor yüzünüze güneşten bile kaçıyorsunuz.Gece karanlığa çıkan o yaratıklar gibi.İşte hikayenizde hayatınızda bundan ibaret oluyor.Birden aklınıza geliyorsunuz;aylar sonra..Uzayan saçlar çıkmış sakallar.Çürümüş bir yüz.Hiçe saydığınız o mimikleriniz..
Ve artık anlıyorsunuz gitmesi gerektiğini.Kendinize bakıyor hafifçe gülümsüyorsunuz.''ARTIK GİTMELİSİN'' diye dualar ediyorsunuz o tanımadığınız nesneye.Son kez acıyor kalbiniz.Ve onu sessizce salıveriyorsunuz lavobunun deliklerinden...
HERŞEY SONA ERİYOR.
KALBİNİZ ARTIK TİTREMİYOR
SESSİZ SESSİZ
ÜZÜNTÜSÜZ AĞRISIZ
''KALPSİZ''
şekilde ölüyorsunuz.

23 Aralık 2010 Perşembe

Telefon

Dedim ya..
   ~ Bazen bir telefon çok şeyi anlatabilir.birini tam silmişken aklından geçtiğin anda araması şüphesiz ki harika bi duygudur.Peki telefonu gülerek kapattıktan sonraki ruh halini hangi kelimelere dayandırabilirsin ki ? Ne kadar konuşursan konuş boş.Belki de kendime itiraf edemediğim duygularım vardır.Hala ''O'' seni isterken senin kendini aptalca bi naz'a çekmen kadar anlamsız bişi.Belki de naz değildir ya da her neyse işte.Çok ilginçtir dimi dile : '' herşey bitti artık'' dediğimiz anda aslında başka şeyler başlıyor.En trajik komedidiyse hemen ardından başka kollarda kaybettiğinizi aramak.Emin olun bu çok daha acı.Hem O'ndan hem kendinizden kopup hiç tanımadığınız bedenlere dokunuyorsunuz.Dokunurken bile sanki o varmışçasına onu yaratmaya çalşıyosunuz.Evet bu çok acı olsa gerek.Her size seslenişte istersiniz ki ''O'' olsun.Söylediği o iki günlük tanışmalarının masum yalanlarını yıllarınızı düşünmeden heba ettiğiniz insan olsun karşınızda.Ama acı gerçekle karşı karşıyasınızdır.Ne siz 'onu unuttunuz.Nede karşındakini seviyorsunuz.Evet siz sadece kendi kuduğunuz evcilik masalının başrolünü canlandırıyorsunuz.Farkındasınız ana karakterin öldüğünü ve bir daha artık geri gelmeyeceğini.Ve farkındasınız bu masalın bitmesi gerektiğini.Çünkü sırada daha çok perdelenmesi gereken sahte oyunlarınız var.Daha çok dinlemeniz gereken uyumadan önce tatlı yalan masalları..

20 Aralık 2010 Pazartesi

'ım

Karanlığın içinde yaşıyor gibi ruhum (göremiyorum.)
Sesini duyar gibiyim duvar köşelerinde (eğildim) bir kadını dinliyor gibiyim.
Ağlama diyor 'Tanrı. (susamıyorum.)
Ellerim titrek
Çok üşüyorum
Dokunabiliyorum gibi sanki sana
Dokunur gibi olurken kaçıyorsun (izliyorum)

Sevemiyorum,yapamıyorum
Bir kalbi içimden atıp
Bir vücudu tanıyamıyorum..
Duvar köşelerinde arıyorum seni
Sanki sen ordasın ( diz çöküyorum )

Şuursuzca kelimeler fısıldıyorum radyodaki çalan şarkıya
Yağmur sözümü kesiyor
Gözyaşlarıma karışıyor
Bir başkasını sevemiyorum
Yapamıyorum.
Ağlama diyor tanrı
''O'' öldü bıraktı seni bir piç gibi
Ağlama daha küçüksün diyor.
Susamıyorum..
Tekrar tekrar bakıyorum duvar köşelerine
Seni son kez bakıyorum
Gözlerim kapanıyor
Gidiyorum..

14 Aralık 2010 Salı

Büyüdü'k

Küçükken derlerdi ya hep ''büyüyünce''herşey diye.Hepimizde büyümek için can atardık.İstediğimiz herşey hep yıllara ertelenirdi.Yapamadıklarından değildi biliyorduk;çünkü biz çok küçüktük.Yıllar geçti yavaş yavaş büyüdük hepimiz.Daha büyümenin ilk adımında birçoğumuz tökezlemeye başlamıştık bile.Hani büyükler hep kusursuzdu,onlar birer süper kahramandı ?.Peki biz neydik ? Ne yapıyodukta küçüklüğümüzde ki büyükler kadar kusursuz  olamıyorduk ? Her neyse neticede yavaş yavaş büyümeye kafa atmaya başlamıştık.Daha ilk adımında tökezleyip yerede düştük.Çok canımız yandı.Oysa biz sanardık ki büyüklerin canı yanmazdı.Sadece küçükler ağlardı.Anladık ki en çok ağlayan küçükler değil büyüklermiş.Hemde ne ağlamak..
İçleri birer okyanus olmuş hepsinin.Işıklar sönünce o okyanuslarda inci taneleri arıyolarmış meğer.Kalplerini çize çize.Herkeslerden gizli dalıyolarmış o kalplerindeki derin okyanusa yüzüyolarmış.Öyle yoruyormuş ki bu yüzme onları gözlerini açtıklarında yastıkları sırılsıklammış.
Oysa biz büyümeyi böyle mi bilirdik.Hep kusursuz hep en iyi biz olucaktık.Annemiz gibi bi karımız babamız  gibi bi kocamız olucaktı peki şimdi nerdeler?
Büyümek aslında sandığımız gibi kusursuzluk demek değilmiş.Tam aksine kusurları örtmek için yapılan birer makyajmış.Şekilden şekile girip pislikleri süslü kıyafetlerle kapatmakmış.Oysa çocukluk öylemiydi ? En kirli hallerimizde bile en tatlı olan bizdik.En sevilende..
İç dünyamızda parçalanıp parçalarımızın her bir hücresini mikroba bandırmakmış kısmen büyümek.Evet artık büyüğüz.İstediğimiz pisliğe banıp istedimiz makyajı yapabiliriz.Kimse bize küçüksünüz diyemez.Çünkü bizde artık büyükler gibiyiz.Kirliyiz yıkansakta onlar gibi makyaj yapıpta dolaşabiliyoruz.Bizimde birer okyanusumuz var ışıklar sönünce içinde gizlice yüzdüğümüz.
Bizde artık büyüğüz biz büyüdük.
Kirli oyunlarımız bile var..

12 Aralık 2010 Pazar

Mum Işığı Kadar

Ağır ağır yürüyorum yolları
Sokaklar o kadar dar ki
Binalar üstümdeymiş gibi hissediyorum
Yapamıyorum.

Rüzgar yön veriyor kulaklarıma
Adımlarım hep sana doğru
Sessiz bir ıslık takıldı dilime
Yol boyunca dilimde.

Adımları takip ediyor gibiyim
Sonunda sana gelecekmişçesine bir his var yüreğimde

Aslında biliyorum;biliyorum yolun sonunda kimse yok.
Sadece bir ümit ya bende ki ..
Napabilirim seviyorum istiyorum işte
Daha fazla sorgulanmakta istemiyorum.
Bir ümit bende ki
Mum ışığının aydınlığı kadar.

11 Aralık 2010 Cumartesi

Tek Kişilik

Tek kişilik benim hayatım baştan sona
Ne bir çift bardağım ne tek çift çoraplarım var
Biri siyahsa diğeri hep farklıydı
Çok gibiydiler oysa hep tektiler

Olmazdı bi başkası ''O'' gelmeden
İstemezdim,yakışmazdı bana.

Hep tek kişi oldum hayatta
Bir kişiyi çok istedim sadece
Diğerleri  hiç olmadı aslında
Yazdım günlerce
Ağladım,
Özledim..
Sana sarıldığımı hayal ettim hep
Gözümü açtığımda çoktan gitmiştin.
Üşüdüm,üşendim..

Her tıkırtıda pencereden başımı uzattım
Yoldan geçen arabalara baktım
Küçük bir çocuğun,akşam babasının getireceği
şekerleri bekler gibi bekledim ''seni''
Oysa ne gelen vardı ne giden
Ne de kapımı çalan ...

Masamın üstü hala dağınık;birkaç yırtık sayfadan ibaret
Birde dün'lerden kalma boş içki şişeleri
Bilirsin severdim yazmayı
Yazamadım;elim gitti ama..

Kaç kalem kırdım bilmem ama yazamadım işte.

Tek kişilik benim hayatım
Önceden bir eşim vardı kaybettim
Gökyüzüne uğurladım yıldızlar eşiğinde
Tek kişilik yastığım
Hep tek
Tek kişilikti kalbim.

10 Aralık 2010 Cuma

Ah İstanbul.

Öyle yalnızsın ki İstanbul ; tüm vapurların gövdeni yararak bir bir içinden geçiyor buna göz yumuyorsun.
Öyle çaresizsin ki İstanbul;yağmura bile karşı koyamıyorsun.Hani sen en iyiydin,ağlamazdın;hani senin için kanamazdı İstanbul ? Ne oldu sana ?
Hemen kalk ve  bir aynaya bak istanbul.Çaresizliğine çare ara.Vapurlarını içinde tut.Saklandığın tüm eserlere sahip çık.Onlar senin İstanbul.Sadece senin.
Ayrılıklara izin verme yanmasın  başka kalplerde
Yıkılmasın nice ocaklar.
Sen hakimsin aslında bu şehre,burası senin İstanbul.
Nice kalpler eridi uğruna
Nicelerini erittin ışıklarının altında.
Sen soğuksun istanbul.
Kalpleri donduran
Geceleri kendi arasında 7 eşit parçaya bölensin.
Hadi uyan İstanbul ve sahip çık kalbine.
Almasınlar bizi senden.
Hadi uyan İstanbul
Bir kalp daha erimesin emirler altında
Uyan İstanbul
Yağdır yıldızlarını.

7 Ekim 2010 Perşembe

Kalbin Gibi ~

Denizin ortasında çıkan bir fırtına gibi vurdu ayrılığı yüzüme.Yapıcak birşeyim yoktu sessiz kaldım.Gözlerimin içine bak dedi.Uzunca baktı ağladı.Seviyorum ama git dedi.Daha fazla sende kaybolmak istemiyorum,kendimi sana daha fazla satmak istemiyorum dedi.Anlamıştım beni kendinden ödün veremeyecek kadar sevdiğini.Anlamıştım beni yok edece kadar sevdiğini.Napabilirdim ki , gittim.Süzülen gözyaşlarıma gözyaşlarına aldırmadan gittim.Git demişti.Oysa giderken ruhumu ona teslim etmiştim.Son kez sevişmişti ruhlarımız sessizliğin o sağır edici senfonisinde.Duvarlar izlemiş ağlamıştı.Bedenime okadar sinmiştiki kokusu kokladığım herşeyde o çıkıyordu sürpriz doğum günü gibi.Tek bi farkı vardı sevindirici değil iğneleyeci.Batıyordu gün geçtikçe kokusu dayanılmaz bir diş ağrısı kadar savunmasız terk edilmiş bir sonbahar yaprağı gibi kala kalmıştım gölgesinde.Bir son bahar yaprağı gibiydim esasında etrafında yüzlerce yaprak olmasına karşı dalım başka yapraklara emanet edilmişcesine.Çok yalnız cılız sessiz çığlık atan ve savurgandı zaman.Tıpkı sen gibi.Tıpkı dilin gibi.İtiraf edemediğin o kalbin gibi...